Kayıtlar

Kronik Garsonluk (Hikaye)

Resim
  Düğünlerde garsonluk yapan birisinin hayatını düğünlerin değiştireceği pek beklenmez aslında. Ama benim hayatımı değiştiren üç tane düğün oldu. Birisi kendi düğünümdü. Diğerlerini ise şimdi anlatacağım. Garsonluk işinde yeni olduğum zamanlarda hayatta da yeni sayılırdım. Hani eskilerin toy dediği tiplerdendim. Üçüncü günümdü. Onu gördüm. Sade olmayan makyaj, kısa elbise, kâküllü saçlar ve yürümekte zorlandığı topuklularla bir kız girdi içeriye aramadığım ne varsa kendisinde toplanmıştı sanki. Ama sonra aradığım her şeyin onda olduğunu öğrenecektim. Onun normal olduğu anormal tavırlarından belliydi. Ait değildi içinde bulunduğu duruma ve bu halleri beni gerçekten kendisine çok çekmişti. Nedendir bilinmez o gün bir daha tekrarlanmayacak farklı bir gündü. En cesur olduğum gün. Bu cesaretimden ve gençliğimden olsa gerek ona götürdüğüm üçüncü pastada bana ulaşabileceği bütün adreslerimi verdim. Telefon numarası, mail, ev adresi, Facebook, İnstagram. O gün geçti bugün oldu ve o e...

Bekleme Salonu

Resim
Nefes nefese içeri girdiğinde gözleri önce oturacak bir yer aradı. Çünkü dinlenmesi gerekiyordu ve o sırada da bekleyebilirdi gelecek olanı O da öyle yaptı. Önce boş bir yer buldu, bulabileceği en güzel yeri. Alımlı bir kadının yanını. "Oturabilir miyim?" diye sormak istedi, sonra vazgeçti sormaktan, sonra oturmaktan da vazgeçecek gibi oldu ama içinde karşı koyamadığı bir dürtüyle bir anda oturuverdi o alımlı kadının yanına. Göz ucuyla bakar gibi oldu alımlı kadın, ama belki de öyle gelmişti ona, emin olamadı, önemsemedi de çünkü bazı şeylerin öyle gelmesi ama öyle olmamasına alışmıştı çoktan. Yavaş yavaş kendine geldi, nefes alışverişi düzeldi ve şöyle bir etrafına baktı. Gördükleri normal denebilecek şeylerdi çocuğunu emziren bir kadın, o kadını örten bir adam, kitap okuyan bir genç ve şapkasını yüzüne indirmiş bir kişi. Ama şu an önemli olan ve öylece kafasını kaldırıp bakamayacağı alımlı kadın vardı. Neden oraya oturduğunu sordu kendisine, cevap bulamadı, ...

In Bruges Film Özeti

Resim
  İnsanlar çoğu zaman ilk iş günlerinde hata yaparlar. Daha orada yenidirler ve işe alışmaları gerekir. Fakat çok az hata insanı geri dönülmez pişmanlıklara sürükleyip, intihara meyilli hale getirebilir. In Bruges filmi de aslında işe yeni başlamış birisinin yaptığı bir hata sonucu çektiği vicdan azabını hareket noktası olarak alır. Çok az iş böyle bir vicdan azabına sebep olur gerçekten de. Zannediyorum ki çok az kişi filmde ki kahramanlarımızla meslektaştır. Yani kaç kişi tetikçilik yapıyor olabilir ki gerçekten? İlk görevi bir papazı öldürmek olan Ray kontörlü kaybettiğinden olsa gerek büyük ve geri dönülmez bir hata yaparak bir çocuğu da öldürür. Çocuğun Tanrıya dua eden halini görürüz ve kamera biraz daha yukarı kalktığında ölmüş olduğunu anlarız. Film buraya kadar oldukça komiktir aslında ama biz böyle bir gerçeği öğrendikten sonra komikliklerin arasına karanlık girmiştir artık. Film tonunu hiç değiştirmez buradan sonra da güldürmeye devam eder. Ama biz değişiriz ve o...

Bir Katre Özgür, Bir Hayat Mutlu

Resim
  S ıradan hayatlarımıza sunulan sıra dışı haberler bizi önce sıradanlığımızdan, daha sonra da kendimiz gibi olmaktan alıkoyuyor. Hepimizin kendi meşguliyetleri var. Her meşguliyet eylemeyi gerektirir. Eylem ise o meşguliyeti kişinin kendisine gündem edinmesiyle mümkünüdür. Meşguliyetlerini kendisine gündem edinmiş kişi eyleme geçecektir. Fakat her gün üretilen yüzlerce gündem konusu insanların kendi meşguliyetlerini unutmalarına sebep olurken onları asıl eylemeleri gereken şeyden de alıkoyuyor. Özellikle içerisinde bulunduğumuz dönemde erteleme ve sonraya bırakma gibi bir takım hastalık mahiyetinde alışkanlıklar kazanmışken birde bizim gündemimiz bizim dışımızdan belirleniyor. Bu durum insanların büyük çoğunluğunu önüne konan şeyden başkasını göremeyecek derecede hipermetroplara çeviriyor. Körlüğün sadece görmeme durumu olmadığı bir dönemde uzağı görememekte göz ile ilgili değildir. Görmek esasında idrak ile ilgilidir. Kişi hariçten kendisine sunulan gündemleri idrak konusu kı...

BEYHUDE BİR UĞRAŞ

Resim
Beyhude bir uğraş içerisinde, hiçbir anlamı olmayan işlerde buluyorum kendimi. Bu iş deneyimimde bir misyon edindim, fakat daha ilk günden hüsrana uğradım. Bu misyonum insanları rahatsız etmekti. (Gerçi rahatsız etmek konusunda başarılıydım ama bunu sürdürme konusunda Sokrates kadar inatçı olamadım çünkü en nihayetinde sigortalı bir çalışandım.) Onlara hak ettiğimizden az kazandığımızı, çok çalıştığımızı ve aslında yaptığımız şeyin hiçbir anlamı olmadığını söyledim. Fakat benden statü olarak "üstün" olan insanların, beğenmiyorsan çalışma, şeklinde ifadeleriyle geri püskürtüldüm, iş bulmanın zor olduğu şeklinde nasihatler dinledim ve şükretmem gerektiği söylendi.  Evet sekiz saat çalıştıktan sonra onlara hak vermeye başladım çünkü sadece insanlara hak verecek kadar enerjim kalmıştı. İş bulmak zordu ve ben bulmuştum ama ben hakkımızın bu olmadığını, aslında insan yerine konmadığımızı söyleyerek nankörlük ediyordum. İnsanlarda ki bu kabullenişi anlamam için her şeye ...

Hayaller ve Hayaletler

Resim
Hayaller ve Hayaletler    Hayal nedir? Hayal zihnin ürünüdür, gerçekçi olabileceği gibi gerçeği aşabilir de fakat asla gerçek değildir. En büyük yalan “hayallerimi gerçekleştirdim” yalanıdır ve en yanlış yol da hayallerin yoludur. Kimse hayallerini gerçekleştiremez. Bu yüzden en dikkat çekici pişmanlık ifadesi “ben böyle hayal etmemiştim” ifadesidir. Bu söz içinde aşikâr bir hakikat vardır, fakat görebilmek için hayallerin yıkılması gerekmektedir. Hayaller inşa edilir, ama bir zemini yoktur, varsa o zemin de başka bir hayal üzerinedir, gerçekle ilgisi hiçbir şekilde olmadığından hayaller gerçeklikle karşılaştıklarında yıkılmaya mahkumdur.    Hayalet nedir? Hayalet de hayal gibi zihnin bir ürünüdür. Zihin hayaletler üretir. Her hayali olan zihnin hayaletleri de vardır. Hayaletler sevimli bir hale sokulmaya çalışılsa da (örneğin hayalet Casper) esasında korkunçturlar ve hayaletler, hayalet avcılarına ihtiyaç duyar. Hayaletlerin en büyük arzusu yakalanmaktır. Gerç...

Bir gece bir yerlere gitmeyi beklerken gelen bazı düşünceler.

Resim
Yorgunum, saatin dört olmasını bekliyorum. Otogar da. Saat şu an kaç? Bakamayacak kadar yorgunum. Bu hâlimin tek sorumlusu benim, çünkü ben de herkes gibi ruhunu paraya satmış biriyim. Satın alınabilir olmak gerçekten zor, insanlar buna hayat diyor, ben ise ne diyeceğimi bilmiyorum. Şu an birçok sahneden birisi, birçok rolden de bir tanesi. Zor bir sahne ve zor bir rol. Bunun da üstesinden gelebilirim, fakat hayatın bu olduğunu söyleyen birçok sesin nasıl üstesinden gelirim bilmiyorum. Hayır bu hayat değil, kimse burada yaşadığını iddia etmesin. Herkes hayatın hayatsızlık olduğu fikrine kapılmış ve yaşamak hayattan vazgeçmekmiş. "Hayat nedir?" bunu bilmiyorum fakat hayatın ne olmadığını öğrenmiş oldum. Kendimi uyuşturamam, bulunduğum durumun vahametini unutup keyfime bakamam. Diğer insanların unutkanlığı bile kaçırıyorken keyfimi, ben durup uyuşamam. Ama eğer hayatın bu olduğunu kabul ediyorsan hayatta kalmayı mümkün kılan bu uyuşmalar. Ekranlar, komik vi...