Kayıtlar

Bir Saplantının Hikâyesi

Resim
 Çay Ocağı “Fabrika da çalışıyorum” diyorum herkese ama aslında yemek şirketinin beni gönderdiği fabrikalarda çalışıyorum.  Çay ocağı işletiyordum köyde. İşler iyiydi ama aklıma girdiler, devrettim. Etmez olaydım aklım kaldı. Dönsem dönemiyorum, alsam alamam çok değerlendi. Şimdi geldik bu şehre ve o fabrika senin bu fabrika benim dolaşıyorum. Bulaşıkları yıkıyorum. Aklımda çay ocağım var. Güzel çay ocağım. Bir kadına devrettim. Nereden yaptım böyle bir hata sürekli kendime kızıyorum. Burada olmamam lazım. Benim mesleğim çay demlemek. Kadın iyi işletiyor diyorlar. Nereden işletecek kocası memur emeklisi bıraksın evine baksın.  Yeni bir fabrikadan bahsettiler orada yemek dağıtıp yemekhanesi ile uğraşacak mışım. Ne üretiyor bilmiyorum. Beni ilgilendirmiyor da. Kalabalık değilmiş kırk kişi ya varmış ya yokmuş. Benim çay ocağıma da bu kadar kişi gelirdi ya kırk kişi gelir ya da gelmez, gelen de oturdu mu iki çay içer akşam anca kalkardı. Kavga etmişliğim bile var. Ya gelme ya geliyorsan da

Sona Yaklaşmışken, Başlangıç Son Olur

Resim
  Sona Yaklaşmışken, Başlangıç Son Olur Sona yaklaşmışken vazgeçer insan.  Bütün gün bekler, canı sıkılır, bir şeylerle uğraşır ama sona gelmenin verdiği yürek sıkışması vazgeçirir insanı.    Bekleyişler motive etmelidir. Bu kadar beklemişken baştan başlama pahasına vazgeçmemelidir insan. Vazgeçmeyiş direniştir.   Ama böyle de olmayabilir! Hangi meseleyi ele alsam, o meselenin bir tarafı üzerine düşünsem başka bir veçhesi olabileceği fikri beni alıkoyuyor. Vazgeçmeyi olumsuzlamak, vazgeçmemeyi savunmak için yazmaya başlıyorum fakat ne hakkında konuşursak konuşalım öteki yüzü olabileceği, genel geçer bir fikir olmayacağı hissi kaplıyor beni.  Yargılarımız mutlak olamıyor, “x” ifadesi ne kadar geçerliyse “x değil” ifadesi de o kadar geçerli. Geçerli ama doğrumu? Bir durumun iki değeri de aynı anda geçerliyse burada kabul edilebilir bir şeyden bahsedebilir miyiz? Hakikat tek değil miydi? Aslında hayat böyle işte, günlük yaşam, içinde bulunduğumuz rutin, insanlarla olan ili

Bu Memleket İnsanı

Resim
Bu ülkede stratejik hamleler ya da sosyolojik analiz gibi şeyler işe yaramaz. Her şeyi putlaştırmak gibi bir huyu vardı bu memleket insanının. Hz. İbrahim’ in putları kırma hikayesi anlatılsa can kulağı ile dinler fakat tuttuğu takımın, oy verdiği partinin ve sahip olduğu malın birer put olduğunu söylersen; söylediklerinizden bir şey anlamaz. Metaforunu kaybetmiş, sembolü gerçek zanneden, imajlara inanan ve ambalajlara kanan bir toplumdur bizim toplumumuz. “Doğru olan inandığım şeydir” diyerek bir ömür sürer. Bilgilerinin kaynağı yoktur. Bir yerden bir şekilde duymuş ve aklında öyle kalmıştır. Daha sonra da onu sorgulamak gereği duymaz. Bütün aktivitesi iş ve ev arasındadır. Desteklediği sistem onu buna mahkûm etmiştir. Başka türlüsünü düşünemez çünkü. İş dışında kahvesine gider, ya da ev hanımıysa gıybetin peşine düşer. Herkes böyle değilse de böyle olmayan çok azdır bu memlekette. Müstahaktır böyle yönetilmek ona. Kanmasaydın demezler mi? Aklın yok muydu demezler mi? -Der

Sivil İtaatsizlik Neden Mümkün Değildir? Kazakistan Örneği

Resim
  Sivil İtaatsizlik Neden Mümkün Değildir? Kazakistan Örneği Geçtiğimiz günlerde Kazakistan ’ da LPG zamları ile başlayan olaylar Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokeyev ’ in orduya uyarıda bulunmadan ateş açma yetkisi vermesi, bu yetkiyi Rusça konuşarak dile getirmesi ve Rusya’ dan eylemlerin bastırılması için yardım istemesi gibi yoruma açık olaylar yaşandı ve hala yaşanıyor.  Kazakistan Sovyet Rusya’nın dağılması ile “bağımsızlık” kazanmış Türksoy üyesi bir Türk devletidir.  Halkın eylemleri sonucu zamlar geri çekilmiş, hükümet istifa etmiştir fakat eylemler son bulmamıştır. İstenilenin verildiği ve sonuç olarak eylemlerin son bulma beklentisinin boşa çıkması durumu peşinden politik bir yafta yahut da halk nezdinde şüphe uyandıracak “terörist” söylemini doğurmuş ve orduya uyarı yapmaksızın ateş açma yetkisi verilmesinin önü açılmıştır. Biz Türkiye’ nin bir ilçesinden orada ki protestocular hakkında ki bu söylemin doğru olup olmadığını kesin olarak bilemeyiz fakat bu söylem itibariyle b

Bir Kaşık Çorba (Hikâye)

Resim
  Beklediğim an gelmişti. Bir kâse çorba, kaşık ve bolca ekmek. Çorbanın dumanı etrafa yayılıyor  sıcaklığı yüzümü ısıtıyor ve kokusundan başım dönüyordu. Az önce açlıktan bayılmak üzereyken şimdi de çorbaya kavuşmanın verdiği keyiften bayılacağım. Bütün gün bir şeyi beklerisiniz ve zihninizde sadece o vardır. Kavuştuğunuzda sanki bir ömür beklemiş gibi hisseder ve ilk görüşte kendinizden geçersiniz ve bütün gün hayal ettiğiniz o tepkiyi veremezsiniz. Hayallerde daha özgürüzdür. İstediğimizi söyler istediğimizi yapabiliriz ve tepkilerimiz tamda istediğimiz gibidir. Biz ne istersek o vardır hayallerimizde. Ben bir hayal işçisiyim. Sürekli yeni hayaller inşa ederim ve sonra o hayallerin zeminine gerçeklerden dinamit yerleştirir ve yıkılışını hüzünlü bir hal ile izlerim. Hüzünlü olduğum kadar alışığımdır da bu duruma. Kaşığı elime aldığımda soğuk metal büyüyü bozuyor ve parmaklarım üşüyor ama buna değeceğini düşünüyorum. Sıcak çorba için ufak bir fedakarlık sadece. Hayatımın her anı

Beklenmedik Bir Karşılaşma

Resim
 - Hayat çok güzel. Lavaboda ayna karşısında kendimi görmemeye çalışarak ellerimi yıkadığım anda duyduğum o yabancı sesin bana söyledikleri. Haksız sayılmazdı hayatımın o gününün o dakikaları gerçekten de güzeldi. O da bunu görmüş olacak ki böyle söyleme gereği duydu. Biliyordum ki bahsettiği hayat kendi hayatı değildi. Kafamı kaldırdığımda genç bir insanın yüzünü gördüm, bize servis yapan kişiydi bu, gözleri kan çanağı içindeydi ve hallerinde yorgunluk vardı. Çalışma şartlarının zorluğu ve sürekli yaşadığı stres konuşmasında ve bir şeylere odaklanmasında zorluk yaratıyordu, ama o an ne hissettiyse bütün bunlara rağmen bana hayatın güzel olduğunu söyleme gereği duydu. Bende ona - Pek emin değilim dedim. Yalan söylüyordum hayatım aslında güzeldi, birçok istediğim şey gerçekleşiyordu ve birçok kişinin hayal ettiği hayatı yaşıyordum. Ama aynı zamanda doğru söyledim çünkü hayatımın şu an ki güzelliği şu anla sınırlıydı gelecekte ne olacağı bilinmezdi o anın olabilmesi için bile geçmiş

Kronik Garsonluk (Hikaye)

Resim
  Düğünlerde garsonluk yapan birisinin hayatını düğünlerin değiştireceği pek beklenmez aslında. Ama benim hayatımı değiştiren üç tane düğün oldu. Birisi kendi düğünümdü. Diğerlerini ise şimdi anlatacağım. Garsonluk işinde yeni olduğum zamanlarda hayatta da yeni sayılırdım. Hani eskilerin toy dediği tiplerdendim. Üçüncü günümdü. Onu gördüm. Sade olmayan makyaj, kısa elbise, kâküllü saçlar ve yürümekte zorlandığı topuklularla bir kız girdi içeriye aramadığım ne varsa kendisinde toplanmıştı sanki. Ama sonra aradığım her şeyin onda olduğunu öğrenecektim. Onun normal olduğu anormal tavırlarından belliydi. Ait değildi içinde bulunduğu duruma ve bu halleri beni gerçekten kendisine çok çekmişti. Nedendir bilinmez o gün bir daha tekrarlanmayacak farklı bir gündü. En cesur olduğum gün. Bu cesaretimden ve gençliğimden olsa gerek ona götürdüğüm üçüncü pastada bana ulaşabileceği bütün adreslerimi verdim. Telefon numarası, mail, ev adresi, Facebook, İnstagram. O gün geçti bugün oldu ve o eşim